Havasına suyuna, taşına toprağına… Avusturyalılar pişman oldu Türkiye ile karşılaştığına.
Avrupa’nın çeşitli spor kanallarında her gün ahkam kesen 100 spor yorumcusundan 98’i “Avusturya çok iyi bir takım, turnuvayı kazanmasalar da ez az yarı finali görürler” gibisinden yorumlar yapıyorlardı. Ta ki Avusturya, Türkiye’nin cengaver futbolcularıyla “resmi” bir maçta “yine – yeniden” yenilgiyi tadana kadar.
Bakmayın 6-1’lik hazırlık maçı aldatmacasına, Türk milli takımı kendisini hafife alan, küçük gören her takıma çok geçmeden haddini bildirmiştir. (Hollanda’yı yendik yine yeneriz).
Avusturya maçına tekrar gelecek olursak; daha 1. dakikada Arda’nın korner atışı sonrası oluşan karambolde Merih’in vuruşuyla gelen gol rakibin resmen hevesini kursağında bırakacak cinstendi. Dünyanın her yerinden izlenen ve sonucu merakla beklenen maçta Türkiye turnuvanın gizli favorilerinden biri olarak görülen Avusturya’yı Leipzig’in çimlerine gömecek ilk adımı atmıştı.
Defansta Samet’in olmayışı pek işe yaramış defans dörtlüsü tek vücut gibi hareket etmeye başlamıştı. Merih maç sonunda attığı gollerle anılacaktı belki ama onun asıl maçın adamı seçilmesini sağlayan yaptığı kritik hamlelerdi.
UEFA eğer iki oyuncuyu maçın adamı seçseydi diğer isim şüphesiz Mert Günok olurdu. Maç içinde Mert’in öyle kurtarışları vardı ki, başta Avusturya’nın flaş oyuncusu Sabitzer olmak üzere hemen hemen tüm rakip oyuncular gol atamamanın verdiği sinirle karşı karşıya denebilecek bir çok pozisyonu kolayca harcıyor, stadyumun yüzde 70’ini dolduran Türk taraftarlara derin bir “oh” çektiriyordu.
Orta sahada Hakan’ın eksikliği biraz hissedildi ama Orkun’un bu maçı da hatalarla bitirmesi akıllarda soru işareti bıraktı.
Demek ki bir oyuncu bir sezonda kendi kulübünde yeteri kadar süre almayınca oyuna katkısı pek olmuyormuş. Bunu bir kez daha gözlemledik. Bir başka tatlı sıkıntımız ise Arda idi. O da yeteneğini sürati ile birleştirmede sorunlar yaşamaya devam ediyor. Çok kolay adam eksiltiyor, topu hiç kaptırmıyor ama futbolun 30 metrede değil de en az 70 metre üzerinde oynanması gerektiği gerçeğini kabullenecek güce sahip değil maalesef. O nedenle Arda bir süre daha sadece ilk yarı veya son 30 dakika oyuncusu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Gelecek sezon Real Madrid’te daha fazla süre alma şansı olursa seneye çok farklı bir Arda’yı milli takımda izlemek mümkün olacaktır. Maçın genelinde rakip ile her alanda başa baş mücadele ettik fakat son 30 dakika (özellikle korner atışından buldukları gol sonrası) üzerimize çok gelmeye başladılar.
A milli takım bu atakları savuşturmuyı başardı ve akabinde rakip kaleye çok rahat gitmeye başladı ama Barış iki önemli pozisyonu değerlendiremedi. 3. golü atıp güle oynaya maçın sonunu beklemek varken Çek maçında olduğu gibi son topun kaleyi bulmaması için tribünde adeta hop oturup hop kalkıyorduk. Kerem’in sonradan oyuna girişi yine fark yarattı hatta seyir zevki açısından oyunu öyle hızlandırdı ki eminim bu maçı televizyonları başında izleyenler “işte gerçek futbol bu” demişlerdir.
Mert Günok’un son dakikalardaki Taffarelvari kurtarışı herkesin aklına şu soruyu getirdi; “Neden olmasın! Hollanda’yı yendik, yine yeneriz.” Ondan sonra gelsin İngiltere, İspanya, Almanya, Fransa…
Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar. Merih atar, Mert tutar sürprizi her zaman olduğu gibi Türk Milli Takımı yapar.