Rize Valiliği İl Afet Acil Durum Müdürlüğü, İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) hazırladı. Plana ilişkin raporda, ildeki sel taşkınlarının nedenleriyle ilgili şu saptamalara yer verildi:
“TAŞKIN ETKİSİNİ DAHA DA ARTIRMAKTA”
“Derelerin içerisinden geçtiği havzaların heyelana duyarlı yapıları nedeniyle, aşırı yağışlarda meydana gelen yamaç akmaları dere yataklarına kadar inerek, içerisindeki moloz ağaç kök ve dalları gibi yüzer malzemeler ilerleyerek mansap kısmında yer alan köprü ve menfezleri tıkayarak barajlama etkisiyle büyük boyutlu tahribat oluşturmaktadır.
Bunun yanında sahil kesiminden geçen Karadeniz Sahil Yolu’nun kot olarak yüksek tutulması, yağış suları için bir set oluşturarak, taşkın sularının denize ulaşmasına engel olması nedeniyle taşkın etkisini daha da arttırmaktadır.
“ALTYAPI KAPASİTELERİ YETERSİZ”
Şehir taşkınlarına yol açan bir diğer husus da il ve ilçe merkezlerinin yağmur suyu ve diğer altyapı tesislerinin kapasitelerinin yetersiz olmasıdır. İlimizin hem mevcut yağış rejimi hem yan derelerden kaynaklı gelen rusubi malzemeler kolaylıkla altyapıların tıkanmasına yol açarak su baskınlarına neden olmaktadır.
2019 yılında Dünya Bankası’ndan sağlanan bir hibe programı çerçevesinde Rize Belediyesi ve İlbank tarafından afet risklerinin tespiti ve altyapının güçlendirilmesine yönelik bir plan çalışmasına başlanmıştır.
“YOLLARIN YAĞMUR SUYU DRENAJ HATLARI YETERSİZ”
Yapılan afet etüt çalışmalarının büyük bölümünde bu tespit mevcut olup, dağınık olan yerleşim yerlerine giden yol ağının çok fazla olması ve en önemlisi bu yolların yağmur sularının drenaj ve deşarjı için yetersiz altyapılara sahip olması nedeniyle, yol boyunca suyun uzun mesafelerde toplanarak uygun olmayan noktalardan kontrolsüzce arazilere yayılmasına yol açmaktadır.
Bunun sonucu olarak da özellikle yolların alt kısımlarındaki yamaç akmaları tetiklenmektedir. İlimizde kırsal kesimlerde meydana gelen heyelan ve sellenmelerin temel nedenlerinden biri de köy ve mahalle yollarının yağmursuyu drenaj hatlarının yetersiz olmasıdır.”
“BİNALARIN BÜYÜK BÖLÜMÜ MÜHENDİSLİK HİZMETİ GÖRMEMİŞ”
Planda, deprem riskine ilişkin ildeki yapıların durumuyla ilgili şunlar kaydedildi:
“İlimizin kütle hareketleri açısından kritik bir yapıya sahip olması nedeniyle; depremlerin tetiklemesi ile heyelan, kaya düşmesi ve çığ gibi ikincil afetlerin yaşanması olasıdır.
Bir diğer husus da ilimizdeki mevcut binalardan özellikle eski tarihlerde yapılmış olanların oransal olarak büyük bölümünün yeterli mühendislik hizmeti görmemiş olması nedeniyle deprem riskine oldukça açık bir durumda olmalarıdır.
“MERKEZ İLÇENİN ÜÇTE BİRİ DOLGU ALANI ÜZERİNE KURULU”
Merkez ilçemizin 3’te 1’ine yakın bölümü dolgu alanı üzerine kurulu durumdadır. 1960’lı yılların ortalarında kaya blokları, kum ve kil gibi malzemelerin karışımıyla oluşturulan 350 bin metrekarelik deniz dolgu alanının üstünde bulunan yapılar önceki dönemlerde Rize İnşaat Mühendisleri Odası tarafından incelenmiş ve beton sınıfı ile demirdeki korozyon kayıplarının binaları riskli duruma getirdiğini belirlemiştir. Depremler sırasında yeraltında yayılan sismik dalgalar yeryüzüne ulaştıklarında titreşim üretirler. Deprem dalgaları yumuşak zeminlerde ilerlerken genlikleri artar ve büyütülür. Zemin büyütmesi olarak adlandırılan bu olay dolgu alanındaki bu dayanıksız yapılar için ciddi manada risk oluşturmaktadır.
Dolgu alanındaki zemin özelliklerinin zayıf olması, ilçe yerleşim merkezlerinin sıvılaşma riski taşıyan alüvyal toprak alanları üzerinde kurulmuş olması, limanın ve Karadeniz Sahil Yolu’nun deprem anındaki performansının bilinmemesi gibi konular çevresel faktörler açısından oldukça önemlidir. Deprem konusunda toplumun bilinçli olmaması, deprem tehdidinin önemsenmemesi durumu ilin sosyal faktörlerinin değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Finansal eksiklikler, mevzuat sorunları, yapı stok bilgisinin eksikliği, yer seçimi konusunda kurumlar arası iletişimin olmaması, kontrol ve denetim mekanizmalarının işleyişindeki eksiklikler konuları da ekonomik, politik/ yasal açıdan değerlendirilmesi gereken önemli konulardır.”
“YAPILAN YOLLAR GELİŞİ GÜZEL AÇILIYOR”
Kaya düşmesi riskiyle ilgili tespitlerin de yer aldığı planda, Rize’deki yolların “gelişi güzel açıldığına” dikkat çekilerek, “Kaya düşmesi potansiyeli olan yerlerden doğrudan etkilenen daimi yerleşim yerinin ilimizde az olması nedeniyle kaya düşmesi tehlikesi İRAP sürecinde ilimiz için geri planda kalmaktadır. Yapılan GZFT analizi sonucunda kaya düşmesi olaylarının etki ve risklerini azaltabilmek için gerekli etütler ve tasarımlar yapılmadan ulaşım yollarının gelişi güzel açılması, eski taş ocaklarının okul ve diğer kamu hizmetleri için kullanılması, uzman personelin yetersizliği, bütçe imkanlarının kısıtlı olması gibi konuların iyileştirilmesi gerekliliği belirtilmiştir” denildi.
“YOLLARIN STANDARDI DÜŞÜK”
Planda, ilin güney ilçelerindeki yollarının standartlarıyla ilgili “İlimizin güney ilçelerine bağlı yerleşim yerlerine giden yoların yetersizliği ve mevcut yolların da standartlarının çok düşük olması nedeniyle kaya düşmesi açısından da oldukça yüksek düzeyde tehlike oluşturmasıdır” saptaması yer aldı.
“KAÇAK YAPILAŞMA ARTIYOR”
“Geçmiş afetlerden ders almadık” denilen planda, tarım arazilerinin imara açıldığına dikkat çekilerek şu değerlendirme yapıldı:
“Toplumun iklim değişikliği konusunda yeterince bilincinin olmaması, kentleşmede iklim değişikliğinin dikkate alınmaması, alt ve üstyapılardaki fiziki yetersizlikler, çay tarımı alanlarında drenaj sistemlerinin olmaması, yaylalarda kaçak yapılaşmanın artması, kurumlar arası iletişim eksikliği gibi konuların iyileştirilmesi üzerinde durulmuştur.”
“TURİSTİK YERLER HEYELAN ALANI”
Planda, Rize’nin afetlere ilişkin güçlü ve zayıf yönleriyle ilgili şu ifadeler yer aldı:
“HEYELAN: Drenaj eksikliği. Yer seçimi çalışmalarında jeolojik- jeoteknik etütleri yapma konusundaki eksiklik. Dere yataklarına yakın alanlarda konut ve çay alım yeri benzeri binalar yapılması. Dere ıslahı çalışmaları sırasında dere daraltmaları çalışmaları aşamasında yaşanan mülkiyet sorunlarının ortaya çıkması. Olayın yargıya taşınması şeklinde sorunların ortaya çıkması. Ayrıca taşkın sahasında kalması olası alanların imar sahası olarak açılmasının engellenmesi gerekmektedir. Tarım alanlarında (özellikle çaylık araziler) yaşanan genel drenaj sorunu ve suyun deşarjının sağlanamaması nedeniyle heyelan olayları meydana gelmesi.
Altyapı ve üstyapı çalışmalarındaki genel istinat çalışmaları sırasında yaşanan mülkiyet sorunları. Yerleşim merkezleri, kamu binaları, turistik tesis gibi yapıların heyelan duyarlılığı yüksek alanlarda bulunması. Olası bir afet durumunda inceleme yapabilecek teknik personel eksikliği. Kütle hareketlerine sebebiyet verebilecek izinsiz kazı ve dolgu çalışmaları. Mülki idareden izin alınmadan yapılan yol ve kaçak yapı çalışmaları.
“EĞİTİM DÜZEYİ YETERSİZ”
AMB sınırlarında kalan konutlarda ikamete devam edilmesi. Halkın bu yönde bilinçlendirilmesi ve yönlendirilmesi gerekmektedir. Eğitim düzeyinin bu farkındalığa olan olumsuz etkisi.
“YERBİLİMCİ SADECE AFET ZAMANINDA AKLA GELİYOR”
Yerel yönetimlere bağlı kurumlarda genel olarak yer bilimci eksikliği bulunması ve bu konuda herhangi bir çaba içerisinde olunmaması. Sadece afet zamanlarında yöneticilerin aklına gelinmesi. Gerekli çalışmaların daima kamu kuruluşlarında beklenmesi, vurdumduymazlık, şartlar göz ardı edilerek vatandaşların kendi isteklerine göre hareket edilmesinin istenmesi. Vatandaşların çalışma yapılan alandaki raporları kabul etmek istememesi, farklı yollar kullanılarak gerekli belge ve sonuçların alınmak istenmesi. Vatandaşın günübirlik sonuçlar beklemesi, zamana yayılabilecek sonuçları kabul etmemesi.
“ÜLKENİN EKONOMİK ŞARTLARININ DEVAMLI OLARAK DEĞİŞMESİ”
Rize’nin ülkenin en çok yağış alan ili olması. Yağışların kısa süreli, şiddetli ve lokal olarak yağması. Ulaşım alanında alternatiflerin kısıtlı olması. Topoğrafik özellikler, jeolojik yapı, morfolojik yapı, meteorolojik koşullar. Arazi şartlarının istinat ve altyapı çalışmaları sırasında müdahale noktasında zorluk çıkarması. Yaşam alanı ve tarım arazisinin az olması nedeniyle yöre halkının bu alanlara dokundurmaması. Afet olaylarının birçok lokasyonda ve aynı tarihte olması. Küresel iklim değişikliği. Demografik yapının olumsuz olarak değişmesi. Ülkenin ekonomik şartlarının devamlı olarak değişmesi.
TAŞKIN- SU BASKINI: Akarsu havzalarında dere kenarlarına yakın alanlara konut yapılması. Dere kenarlarına yapılacak konutlarla ilgili imar planlarına uygun hareket edilmemesi. Çaylık arazi alanlarında yeterli drenaj tedbirleri alınmaması. Irmak geçişlerinde kesiti küçük büz ve menfezlerin kesitlerinin yetersiz olması. Menfez ve köprü girişlerinde tıkanmaların önlenmesi amacıyla rusubat önleyici taşkın yapılarının olmaması. Deniz taşkınlarında bazı ilçelerde kıyı alanlarında kıyı koruma amacıyla yapılan T mahmuzların bulunmaması. Akarsuların denizle birleştiği noktalarda ve köprü, menfez girişlerinde ve dere yataklarında biriken sedimanların düzenli olarak temizlenmemesi.
“HAFRİYATLAR DERE YATAĞINA DÖKÜLÜYOR”
Haber verilmeden açılan yolların ve kontrolsüz tarım arazilerinden çıkarılan ağaç köklerinin ve hafriyatlarının dere yataklarına dökülmesi. Akarsu güzergahlarının değiştirilmesi ve dere yataklarının daraltılması. Bazı ilçelerde araç makine parkının anlık müdahalede yetersiz kalması. Vakumlu kanal açma araçlarının tedarikinin sağlanamaması. İl bazında taşkınlarla ilgili erken uyarı sisteminin bulunmaması. Hidrolik köprülerin gabarilerinin yetersiz olması. Sık sık deniz dolgusu yapılarak arazi kazanılması. Son zamanlarda yapılan köy ve mahalle yolları betonlanmasında kontrolsüz yağmur sularını en yakın dere yatağına ulaşımı sağlayacak şekilde kafa hendeklerinin planlanmaması.
“KARADENİZ SAHİL YOLU HASARA UĞRAYABİLİR”
DEPREM: İlçe belediyeleri sınırlarında yapı stoku bilgisinin henüz mevcut olmaması. Sıvılaşma veya zemin büyütmesi sonucu Karadeniz Sahil Yolu’nun hasara uğrama potansiyelinin olması. Deprem anında Karadeniz Sahil Yolu hasara uğrarsa alternatif bağlantı yollarının yetersiz olması. İlçe bazında yerleşime uygunluk haritalarının hazırlanmamış olması, mikro bölgelendirme çalışmalarının mevcut olmaması ve sıvılaşma riski taşıyan alanların net olarak belirlenmiş olmaması. Havadan ulaşımın sağlanacağı durumlarda ilimizdeki helikopter pistlerinin yetersiz olması. DASK oranının düşük olması. Kentsel dönüşüm uygulamalarının yavaş ilerlemesi.
“DEPREM RİSK ANALİZLERİ YOK”
Yapılaşma kültürümüzün plansız olmasından kaynaklı binalar arasındaki yolların dar olması ve acil yardım durumunda hizmet veremeyecek özellikte olması. İlimiz genelindeki yapıların deprem risk analizlerinin yapılmamış olması. Doğalgaz hattının deprem anında oturma potansiyeline sahip sahil şeridi boyunca geçirilmesi.”