Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya İnsan Hakları Günü İnsanlığın Yüzü Programı”nda konuşuyor.
Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bundan 75 sene evvel, gerçekten büyük umutlarla kabul edildi. Aradan 3 çeyrek asır geçmesine rağmen, bu metin insanlığın kazanımları açısından kritik bir belge olma vasfını koruyor. Daha insan odaklı bir dünya idealiyle kabul edilen beyanname, 75 yıldır uluslararası topluma sorumluluklarını hatırlatmayı sürdürüyor.
Her ne kadar insan hakları ihlallerini sona erdirememiş olsa da beyannameyi insanlığın onurlu yaşam mücadelesinin köşe taşlarından biri olarak görüyoruz. Beyannamenin insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda, küresel ölçekte bir hassasiyetin oluşmasına ciddi katkılar sağladığına inanıyoruz.
“MAĞDUR OLANLARIN ÇOĞUNLUĞUNU MÜSLÜMANLAR OLUŞTURUYOR”
Buna rağmen 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü dünyanın pekçok yerinde insan haklarının ayaklar altına alınırken karşıladığımız da bir gerçektir. Batı toplmunu zehirli bir sarmaşık gibi saran İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı, insan haklarına yönelik tehditlerin en başında yer alıyor. Yabancı düşmanı, ırkçı, ayrımcı ve faşizan uygulamalardan en fazla mağdur olan kesim hiç şüphesiz göçmenlerin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlardır.
“FLOYD’UN DRAMINI ASLA UNUTAMAYIZ”
“Nefes alamıyorum, nefes alamıyorum” diyerek George Floyd’un dramını asla unutamayız. Benzer olaylarla daha sonra da karşılaştık. Az önce ekranda izledik… Aylan bebek. Aylan bebeğin nasıl dalgalarla kıyıya vurduğunu izledik. Aylan bebeğin ölümü, batıyı insafa getirmedi. Aylan bebek, bir astsubay çavuşumuzun kucağında görüldüğü gibi ebediyete yürüdü. Son olarak Filistin kefiyesiyle gezen üç genç, ABD’de sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı.
“500’E YAKIN SALDIRI GERÇEKLEŞTİ”
İstatistikler, buz dağının sadece görünen kısmı olsa da bu acı gerçeği teyit ediyor. Yılbaşından beri çoğunluğu bizim büyükelçiliklerimiz olmak üzere İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin Avrupa’da bulunan temsilciliklerinin önünde Kur’an-ı Kerim’in yakıldığı 500’e yakın saldırı gerçekleştirildi. Mukaddes kitabımıza yönelik bu alçak eylemlerin hemen hepsi hükümetlerin izin vermesiyle, polis koruması altında düzenlendi. İlk defa dün Danimarka’da kutsal kitaplara yönelik saldırılar sebebiyle cezai müeyyideyi getirdiler.
Geçtiğimiz günlerde de ifade ettiğim gibi, batının tüm medeniyetini üzerine bina ettiğini 5 değerin 4’ü onlarla ilgisi olmayan çalıntı unsurlardır. İnancı Kudüs, felsefesi Ege ve Batı Anadolu, hukuku Akdeniz ve Roma, bilimi Endülüs ve doğu dünyası kökenli olan batının sadece barbarlık vasfı gerçek anlamda kendisina aittir.
Son dönemde batının barbarlık vasfının örneklerini doğrudan yaptığı hadiseler vesilesiyle giderek daha sık görmeye başladık. İnsanlığa karşı işlenen suçların sonunda mahşeri vicdanda yargılanmak, faillerinin de tarih önünde hesap vermek gibi bir özelliği vardır. Giderek şiddetlenen barbarlık örneklerini ve arşa yükselen masum çığlıklarıın, bir dönüm noktasına yaklaştığımızın işaretleri gibi görüyoruz.
ABD’YE TEPKİ: BÖYLE ADALET OLUR MU?
Batılı ülkelerin sınırsız desteğini alan İsrail yönetimi, Gazze’de insanlığın yüzünü kızartacak katliamlara imza atıyor.
BM Güvenlik Konseyi’nde 5 daimi üye ve geçici üyeler… Fakat sadece ABD’nin ret oyuyla maalesef malum ateşkes reddedildi. Tek başına. Böyle adalet olur mu? Böyle adil bir dünya olur mu? Ama biz ne diyoruz? Aslında adil bir dünya mümkün. Ama Amerikayla değil.