ÖZEL HABER
Sağlık Bakanlığı’nın son uygulaması, doktorları isyan ettirdi. Yeni uygulamaya göre; kendi uzmanlık alanlarında tıbbi uyarı ve açıklamalarda bulunacak doktorların, valilik veya il sağlık müdürlüklerinden izin alması zorunluluk haline geldi. Doktorlara gönderilen mesajda hem üniversite hem de kamu hastanelerinde hekimlik yapan akademisyenlerin, kendi alanlarında yapacakları açıklamalar için izin almaları gerektiği bildirildi. Doktorlara gönderilen mesajda ise şu ifadeler kullanıldı; “Sayın hocalarım; Kamu Üniversiteleri ile Bakanlığımız Kamu Hastaneleri arasında birlikte kullanım ve işbirliği protokolü kapsamında sağlık tesislerimizde hekim olarak görev yapan; profesör, doçent, doktor öğretim üyesi ve/veya eğitim görevlilerinin sağlık hizmeti sunumu sırasında kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili teşhis ve tedaviye yönelik yaptıkları çalışma, ameliyat gibi uygulamaların basın yayın kuruluşlarıyla paylaşılması, röportaj yapılması, basına demeç verilmesi vb. durumlarında izin alınacak idari merci hakkında Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğüne görüş ve talimat sorulmuş; Sonuç olarak; Sağlık Hizmetlerinde Tanıtım ve Bilgilendirme Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik kapsamında kamuidaresinden Valilik onayı/İl Sağlık Müdürlüklerinden izin alınması gerektiği bildirilmiştir. Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim”
UYGULAMA MUĞLAK DURUMDA
Konuyla alakalı olarak Manşete Bak’a konuşan Çanakkale Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, ilgili tebliğin tüm şehirler için geçerli olmadığı ve kamu hastaneleri ile üniversite hastanelerinin ortak çalıştığı şehirlerde bu uygulamanın yapıldığını belirterek; “Çanakkale henüz o statüde değil. Tebliğ diyor ki; bu tarz kurumlarda çalışanlar bir açıklama yapacakları vakit müdürlükten izin alsın. Genel olarak bakarsanız; hekimler de 657 sayılı devlet memurları kanununa tabi ve devlet memurları izinsiz beyanatta bulunamaz. Fakat bu durum çok muğlak. Söz konusu olan; kamuyu bilgilendirme, önleyici ve olabilecek imkanlarla ilgili bir bilgi vermek ise, bunun önünde durmak anlamlı değil. Burada aslında kastettikleri ve kafalarının arkasında olan şey; reklam amacı güden kişiler.ancak bunun çizgisini çekebilmek kolay değil. Benim öngörüm şudur; ben ve benim gibi düşünenler yine kendi bildikleri gibi hareket ederek kamuyu bilgilendirmemizi yaparız. Sonrasında bir ihtilaf çıkarsa, işin tüm boyutları ortaya çıkar” dedi.
“REKABETE AYKIRI”
Prof. Dr. Mirici, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı; “Tebliğde, ‘yaptığı işi’ diyor. Bu çok geniş bir kavram. Hastalıkla alakalı tanı, tedavi, ameliyat gibi işlemleri bildirirken benden izin alsınlar diyor. Bu iznin niteliği nedir? Nerede nasıl alınacak ve bu izni neye göre verecek? Bir akademisyen, profesör, doçent olmuş kişi gidip yeni uzman olmuş bir hekimden mi izin alacak ve bu profesörü neye göre değerlendirecekler? Orada bir kurul mu oluşacak, bu beyanatı değerlendirecek? Bu durumun birçok açığı var. Genel olarak her şeye bir yasak koymak, ketleyip geri püskürtmek gibi algılıyorum bu tür düzenlemeleri. Ancak çoğu kişinin de bu düzenlemeye uyacağını düşünüyorum. Bir profesörün, makale yazıp akademik çalışma yapan insanın kendi alanıyla ilgili konuşmak için bir yerden izin istemesi, hiç mantıklı değil. Bilimin kendi yapısına ters bir durum bu. Ek olarak; rekabete de aykırı. Özel hastane, vakıf üniversitesi, diğer yapılar kendi duyurularını işlerini yapabilsin ama sen benim kontrolümde ol. Bu tebliğ, bir manada gruplaştırmaya çalışıyor. Özel hastane rahatça reklamını versin, yaptığı işlemleri tanıtsın ama sen ‘bunu ben de devlet kurumunda yapıyorum’ deme. Bu, sokaktaki vatandaşı özel sektöre yönlendirmektir”