Hatay’ın İskenderun ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli depremlerde evleri ağır gören 7 çocuklu Yıldız ailesi, çadırda yaşamaya başladı.
Kamyon şoförü Mehmet (53) ve ev hanımı Sabiha Yıldız (53) çiftinin, doktor olma hayali kuran çocukları Yusuf Yıldız (18), yüz yüze eğitimin aksaması nedeniyle okuluna gidemedi.
YKS’ye hazırlanan Yıldız, veda ettikleri evlerinden getirdiği kitaplarıyla çadırda zor şartlar altında ders çalışmaya devam etti.
Daha sonra ailesiyle birlikte konteyner kente yerleşen Yıldız, bir dershaneden aldığı destekle hazırlıklarını sürdürdü. Yıldız, 17 Haziran’da girdiği Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) ek puanla Türkiye 18’incisi oldu.
Alan Yeterlilik Testi’nde (AYT) ise sayısalda 528 puan alan Yıldız, büyük mutluluk yaşadı.
“UMUTLAR HİÇBİR ZAMAN YİTİRİLMEMELİYMİŞ”
İlk tercihinin Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi olduğunu söyleyen Yusuf Yıldız, günde 6-7 saat ders çalışarak sınavlara hazırlandığını söyledi.
Yıldız, “Tek bir çadırda 7 kardeş ve akrabalarla kaldık. Çocukluğumdan beri hayalim Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ydi. Depremden sonra açıkçası az da olsa umudumu yitirmek üzereydim ama umutlar hiçbir zaman yitirilmemeliymiş. Bir hayalim vardı ve ona ulaşmak için önümde 6 ay vardı. Bunun için derslerime odaklanarak çalışma çabası içine girdim.” dedi.
“ÇALIŞMAKTAN BAŞKA ŞANSIMIZ YOKTU”
Deprem anının aklından hiç çıkmadığını anlatan Yıldız, şöyle devam etti:
“Yarattığı psikolojiyi unutmak için kendimi derse verdim. Her zaman ders çalışarak deprem psikolojisini hafifletmeye çalıştım. Aslında bilinçaltımızda hep bu vardı. Her soru çözdüğümüzde, kaybettiğimiz arkadaşlarımız hep aklımızın bir köşesindeydi. Ama işte sonuçta bir sınav var ve çalışmak zorundasınız. Bu psikoloji ile olunca da kendimiz için çalışmaktan başka bir şansımız olmuyordu. Deprem zamanı imkanlar kısıtlandı. Normal hayattakinden çok daha az imkanlara sahip olduk.
Belli bir dönem okulumuz kapandı, evlere giremedik, dershaneler kapandı. Bu zorlu süreçte de çok büyük çabalar sarf etmek zorunda kaldık. Depremzede olmayan rakiplerimize göre şansımız daha da azdı. Tek bir çadırda 7 kardeş ve akrabalarla kaldık. İlk zamanlarda çadır sıkıntısı olduğu için hepimiz tek bir çadırda kalmak zorunda kaldık. Ama ona rağmen evden kitaplarımı getirmiştim. Çadırda belli bir köşede boynumuz ağrısa da masamız olmasa da bir şekilde çalıştık. Elimden geldiğince kaynak kitaplardan altlarını çizerek ders çalıştım. Sonrasında konteyner kent kurulunca da konteynerde kalmaya devam ettik.”